Kendini 5 yıl sonra nerede görüyorsun?

Buket
4 min readNov 3, 2023

--

Photo by Greg Rakozy on Unsplash

Yazdan beri çalışmıyorum ve okulda da sadece bir dersim olduğu için epey boş vaktim oluyor. Boş vakit de beni sık sık kendimi sorgulamaya ve düşünmeye itiyor. Girişimcilik Vakfı’nın bu dönemki son Fellow Up’ında Insider’ın kurucularından Serhat Soyuerel’i dinlemiştik. Tanıdığım en ilginç insanlardan biriydi. Kendini yılda sadece bir kere sorguladığınu söylemişti. O gün de doğum günü oluyormuş. Bu durum benim için çok farklı. Kendimi sık sık sorgularken buluyorum.

Çalışma hayatı olmayınca, okula az gidip öğrenci hissiyatını da kaybedince bir noktada işe yaramaz hissedebiliyor insan. Her ne kadar yapacak bir şeyler bulsam da bunlar bittiği anda yine aynı hissiyata geri dönüyorum. Yakın zamanda katıldığım etkinliklerin birinde “Ikigai” kavramından bahsedilmişti. Daha önce de duymama rağmen son günlerde daha da bunu düşünür oldum. Bugün de nasıl bulacağım ben bu ikigaiyi, gerçek tutkumu diye ararken karşıt fikri savunan bir videoya rastladım.

Stop searching for your passion -> Tutkunuzu aramayı bırakın

Ne ikigai’nizi bulun ve ona tutunun diyen tarafa ne de tutkunuzu aramayı bırakın diyen Terri Trespicio’ya hemen inanacak değilim. Hayatın neredeyse tüm alanlarında şüpheci olan ben için bir fikre körü körüne bağlanmak absürt olurdu. Yine de videoyu izleyeceğim. İzledim.

İkigai kitaplarını okumadığım ve felsefesini tam olarak bilmediğim için pek yorum yapmayacağım ama ilginç bir şekilde videodaki konuşma da bence aynı noktaya geldi. İkigai için bir görsel ekleyeceğim, temelde ne olduğu buradan anlaşılıyor.

Şimdi de videodaki konuşmadan bir kesit paylaşacağım. Ben ciddi anlamda kendime dair çok şey buldum bu yazıda. Devamında neden ikigai ile bağlantılı olduğunu düşündüğümü de paylaşacağım.

Çok sıkıcıydım, bende bir sorun olduğunu düşünürdüm. Ama bu o korku değil mi? Birinin partide, randevuda, iş görüşmesinde sorduğundaki o korku “Ne hakkında tutkulusun?” Senin vay be etkisinde bir cevaba sahip olmadığın o an.

Tutku bir iş, spor ya da hobi değildir. Senin tam önünde duran şeye verdiğin bütün ilginin gücü ve enerjisidir. Ve sen bu tutkuyu aramakla çok meşgulsen hayatını değiştirebilecek fırsatları kaçırabilirsin. Ayrıca büyük bir aşkı da kaçırabilirsin. Çünkü dar bakışlı olduğun zaman, “o tek birini” aramaya çalışırken bu olur. Hepimiz nasıl insanlar olduğumuzu bildiğimizi sanırız ve sevebileceğimiz insanın nasıl olduğunu. Ama bazen yanılırız. Keyifli bir şekilde yanılırız.

Bazen ne yapacağını bilmezsin değil mi? Yani ben bilmiyorum. Bundan beş yıl sonra ne yapacağımı ya da ne seveceğimi bilmemeyi seviyorum. Ve bu normal, bilmemek iyi. Neden biliyor musun? Çünkü en tatmin edici ilişkiler en tatmin edici kariyerler seni hâlâ şaşırtma gücüne sahip olanlardır.

Yapmak istediğini bildiğin şeylere gelince.Kitap yazmak istiyorsun, iş kurmak istiyorsun, işini değiştirmek istiyorsun. Mükemmel! Ama oturup tutkunun gelmesini bekliyorsan daha çok bekleyeceksin. Bu yüzden bekleme. Onun yerine, favori sorunlarını çözmek için vaktini ve ilgini kullan. Çözülmesi gereken problemleri ara. Faydalı ol, cömert ol. İnsanlar sana teşekkür edecek sarılacak ve bunun için para ödeyecek işte tutku burada. Senin enerjin ve çabanın başkasının ihtiyacıyla buluştuğu yerde. İşte o zaman fark edeceksin: tutku yaşar, ve sen katkıda bulunmak zorunda olduğunu anlarsın.

Neden insanlara tutkularını sorduğumuzda “diğer insanlara yardım etmek” derler? Demek istediğim beklemeyin. Yapmaya başlayın. Çünkü hayatı dolu ve anlamlı yaşamak için tutkunu takip etmezsin, tutku seni takip eder.

Mülakatlarde hep sorulur ya o malum soru: “Kendini 5 yıl sonra nerede görüyorsun?”. Kendimi tutup onların istediği mantıklı cevapları versem de bu soruya vermek istediğim cevap aslında “ne bileyim yahu” oluyor. Ne bileyim yani, yarın nerde ne yapacağımızı bile çoğu zaman bilmezken 5 yıl sonrasını niye bilmek isteriz ki? İşe alım yapan şirketler için 5 yıl sonra kendinizi hala bir beyaz yakalı köle olarak görüp görmediğinizi anlamak önemli tabii biliyorum. Belki de sürekli sorulan bu soruya gerçek bir cevabımın olmayışı beni hep umutsuzluğa sürüklemiştir. Belki de bir çoğumuzu, bilmiyorum. Mezun olunca ne yapacaksın diye soran komşularımıza dalga geçerek gezeceğim ben başka bir planım yok diyordum. Her şakanın bir doğruluk payı vardır. Öylesine söylediğim şey belki de gerçekten istediğim şeydir, kim bilir?

Konudan uzaklaştım, toparlayacağım. İkigai dört ana bileşenin kesişiminden oluşuyor: sevdiğin, sana para kazandıran, iyi yaptığın ve dünyanın ihtiyacı olan şey. Bu dört elementin orta noktasını bulursan “varlık nedeni”ni de bulmuş oluyorsun. Aslında yazıda fark edebileceğiniz üzere, konuşmacı da sonlara doğru benzer bir şeyden bahsediyor.

Çözülmesi gereken problemleri ara. Faydalı ol, cömert ol. İnsanlar sana teşekkür edecek sarılacak ve bunun için para ödeyecek işte tutku burada. Senin enerjin ve çabanın başkasının ihtiyacıyla buluştuğu yerde.

Ben baya oturup elime kağıt kalem alıp ikigaimi bulmaya çalışacaktım. Her düşündüğümde de bunu erteliyordum çünkü çok garip geliyordu ve o dairelerin içine ne yazacağımı bilmiyordum. Bu belki de yazıp da bulunacak bir şey değildir, öylece karşıma çıkacaktır. Sürekli bir hedef belirleyip sadece onun peşinde koşmaktan sıkılıyorum. Şu an olduğum şekilde mutluyum.

Öyle işte, görüşürüz ❤

--

--

Buket

Information Technology @Unilever | Alumni @Turkish Entrepreneurship Foundation